6 Eylül 2009 Pazar

Meyve Suyu


Meyve suyu içmeyi sever miyim acaba? Sürekli içiyorum. Belki seviyorumdur. Tadını sevmediğim meyve sularını bile içiyorum. Takıntılı mıyım acaba? Hasta mıyım? İyileşecek miyim doktor amca? Yazın sıcakta terleyecek miyim? Tiyatro izlerken sahnedekileri alkışlayabilecek miyim? Haklısın, iyiyim zaten. Meyve suyu içiyorum diye sahnedeki tiyatrocuyu alkışlayamayacağım diye bir şey yok ki? Aslında var. O sırada elimde meyve suyu varsa belki alkışlayamam. Ama yere bırakırsam belki alkışlarım. Alkışlayamayabilirim de; garanti veremem. Bilemiyorum. Bir bilene sormalı. Bir elin nesi var, iki elin sesi var. Birlikten kuvvet doğar. Kuvvetli olmalıyım. Belki de bu yüzden meyve suyu içiyorum. Güç versin bana diye. Vitamin, mineral bilmem daha neler. Çaydan güzel. Serin serin iyi oluyor. Ama soğuk içmek ve içmeden önce çalkalamak gerekiyor. Homojen olsun diye. Heterojen olsa da zararı yok, tercih meselesi. Duvara posteri asılası bir şeydir meyve suyu. Boy boy mayolu posterler. Yok yok, o başkaydı. Onlar başkaydı. Özür dilerim. Şaşırdım. Allah kimseyi şaşırtmasın, yoldan çıkarmasın. Meyve suyum benim. Canım. Meyvenin suyu. Acaba gerçekten meyvenin suyu mu, yoksa bize başka kimyasalları mı kakalıyorlar? Bİrden şüphelendim bak. Şüphecilik iyidir, felsefenin mihenk taşıdır (!). Demek oluyor ki felsefe yapıyorum. Evet, öyle yapıyorum. Bu meyve suyu adama felsefe de yaptırır, fonksiyon problemi de çözdürür. Yok, fazla atmayayım, fonksiyon biraz zor. Ama zoru severim. Fonksiyonu ise sevmem. Kendimle çelişen ifadeler kullandım. Farkındayım. Farkındalık da iyi bir şey. Yolun neresinden dönsen kârdır. Dönerken meyve suyu içmek ise, kâr üstüne kârdır. Kârdayım demek ki. Belki de değilim, kim bilir? Bir bilene danışmalı.

Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp. Danışmazsam ayıp ederim. Ayıpçı birisi olmadığımdan ötürü gidip sorayım. Yanıtımı da alayım, aynı şeyleri tekrar yaşamayayım. Öğrendikten sonra tekrar meyve suyu içip müzik dinlerim. İçmesem de dinlerim, müzikle meyve suyu birbirlerine bağlı şeyler değil. Ama bir meyve suyu markasının reklam müziği için aynı şeyi söyleyemem. Ya da söylerim de, halt etmiş olurum. Halt etmeyeyim en iyisi de susayım, meyve suyu içeyim.

Hep Aynı

Yeniden. Tekrar. Yine. Uyku sonrası sarhoşluk. Uyuşuk beyin. Bulanık görüntü. Hafif üşüme. Ayakta dururkenki sallanma. Normalden farklı duyulan sesler. Ağızdaki garip tat. Onca saatlik uykuya rağmen hâlâ vücudun uyumak istemesi. Bana doğru bakan sıcacık yatak. Çiş yapma isteği. Çapakların göz çevresine batması. Kulak çınlaması. Sersemlik. Yeniden. Tekrar. Yine.

Baht


Bahtsızım. Bahtıma tüküreyim! Tamam, tüküreyim de tükürünce bahtım mı açılacak? Gerçi bahtsızım dedim, bahtım az demedim. Olmayan şeye de tükürülmez… Aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık. Sağda ve solda da yanaklar. Tek çare karşıya tükürmek. Ama tükürmek iyi bir davranış değil. O yüzden tükürmeyeyim. O zaman ne yapayım? Ağzımı açıp aval aval bakayım mı? Yoksa ağzım kapalı mı bakayım? Oldu, ikisini de denerim. Deneme yanılma metodu diye bir şey var. Yanılırsam yapmam. Yanılmazsam yaparım. Denemekten zarar gelmez. Denemezsen de zarar etmez. Mühim olan insanlık… Böyle böyle insanlıktan çıkıyorum. İnsanlığın içinde kalmam lazım mı peki? Değil. Mühim dedik de, o kadar da değil. Çıksam ne olur ki? İnsanlıktan çıkmış olurum sadece. Peki nereye girmiş olurum? İşte bu tam bir muamma! Kim bilir nereye girerim, kim bilir? Bir bilene sormalı. Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp demişler. Kimler? Atalarımız. Güzel de demişler. Onlar yaşayıp görmüşler. Görmüşler de ne olmuş? Sonuç, ders çıkarmışlar. Biz de çıkarmalıyız. Çıkarım yapıp insanlarla paylaşmalıyız. Paylaşmak güzeldir. Paylaşalım ki payımız olsun. Tıpkı denize düşen yağmur taneleri gibi. Damlaya damlaya göl olmuşlar. Göller de büyüyüp deniz olmuş. Olan olana! Ben de diyorum biraz insan olayım. İnsanlık öldü mü? Hayır. İçimizde yaşıyor….

başlık

Bunaldım of! Bunalmamalıyım. Ben de Afyonkarahisarlılaştıramadıklarınızdan mıyım? Evet. Çünkü ben Karabüklüyüm. Neden Afyonkarahisarlı olayım durup dururken? Olmam arkadaş. Ama olana da mani olmam. Manidar bakışlarla çevreme tehditler savurabilirim belki de. Kim bilir? Bilenler bilmeyenlere anlatsın. Bilgi, paylaşıldıkça işe yarar. Paylaşmak güzeldir. Kirlenmek de öyle. Hele temizlenmek. Offf... Sıcacık bir duş ne iyi olur öyle değil mi? Öyle. Öyleyse hep beraber duş alalım, almayanları uyaralım. Ferahlayalım. Şebnem Ferah Türkiye'nin önemli bayan vokallerinden birisidir. Onu koruyup kollayalım. Kolbastı da oynamayalım. Kolbastı. La havle... Kol böreği yiyeyim. Ama nereden bulacağım? Arayan bulur. Aradan zaman geçince de garip olur. Sanki değişik olur. Börek bitince de börek yokkenki hissiyat hatırlanır mı acaba? Denemek lazım. Denek olmak isteyen ayağa kalksın. Daha sonra kol böreği canı çeksin. Sonra bir vakit bekleyip yesin böreği. Bakalım ne olacak? Hipotez falan yaparız. Gün gelecek göreceğiz gerçekleri tüm çıplaklığıyla karşımızda aniden. Ve kendimize dönüp diyeceğiz ki; kol böreği güzelmiş. Yarasın.



Olayım

Yoksa tüm bunlar bir aldatmaca mı? Saçmalamayayım, ne aldatmacası, düpedüz gerçek herşey... Hem de nasıl gerçek! Çimdiklemesen de uyanıp anlayabileceğim bir gerçek. Yaşıyorum işte, ne olacak ki daha? Çişim geliyor falan... Yaşamayan bir şeyin çişi gelir mi? Gelmez elbette. Çişim geliyorsa yaşıyorum demektir. Yaşamak çok güzel. Keşke hep yaşasak. Yaşasın okulumuz. Ama yaşa yaşa nereye kadar yahu? Her şeyin bri sonu vardır. Benim de var. Sonum geldiğinde sonum gelmiş olacak. Evet, tam olarak öyle olacak. Ama sonum gelmeden güzel güzel yaşayayım. Güzelce eğleneyim. Arkadaş edineyim. Seveyim, sevileyim. Güzel işler yapayım. Hayat güzel geçsin. Mutlu olayım, mutlu edeyim. Böylece boş bir hayat geçirmemiş olayım. Mutluyken gelsin azrail. Belki onu bile eğlendirip mutlu ederim. Olamaz mı? Bence olabilir. Ama olmayabilir de, garanti veremem. Ya olur, ya olmaz. İki olasılık var. Bunlardan biri kesin olur. İddia edebilirim. Güzel ve mutlu olalım. Evet, hep öyle olalım...